Bu videoyu izlemek için lütfen JavaScript’i etkinleştirin
Diyarbakırlı aileler eylemlerini sürdürüyor.
Çocukları terör örgütü PKK tarafından dağa kaçırılan anne ve babalar, 3 Eylül 2019’dan bu yana evlat nöbeti tutuyor.
Bu süreçte 42 ailenin evladına kavuşması, çok sayıda anne ve babaya umut oldu.
Bunun üzerine farklı kentlerden yollara düşen aileler, HDP il binası önündeki çadırda bir araya geldi.
Çocukları olmadan 8’inci bayram
Yaz-kış, deprem, Ramazan, bayram demeden eylemlerini sürdüren aileler, Kurban Bayramı’na da buruk giriyor.
360 ailenin dönüşümlü olarak bin 395 gündür sürdürdüğü eylemde 8’inci bayram burukluğu yaşanıyor.
Aileler, bugün de çocuklarına teslim olmaları için çağrıda bulundu.
“Yandaşları da 12- 13 yaşlarındaki çocuklarımızı alıp dağa gönderdi”
2015 yılında 13 yaşında kaçırılan oğlu Mehmet için evlat nöbeti tutan Nihat Aydın, şu ifadeleri kullandı:
17 bayramdır ben çocuğumdan bir haber alamadım. Hiçbir anne baba evladının bu şekilde elinden alınmasına razı olmaz, içimiz kan ağlıyor. Bugün her baba gibi ben de evladımın en azından kokusunu almak isterdim. Hiçbir şey alamazsam bile yanımda olsun, kokusunu alabileyim. Ama maalesef HDP- PKK buna izin vermedi. Yandaşları da 12- 13 yaşlarındaki çocuklarımızı alıp dağa gönderdiler. Bu çocuğun dağda ne işi var? Bu çocuğun şu anda anne ve babasının yanında olması gerekirken, kalem tutması gerekirken ama maalesef ellerine silah vermişler, dağda, bayırda, çölde, mağaralarda ölüme terk edilmişler. Acaba kendi çocuklarını bu şekilde gönderebilirler miydi? Bizim çocuklarımıza reva gördüklerini kendi çocuklarına yapabilirler mi? Hayır. Konuşmaya geldiği zaman işte efendim benim çocuğum okul okuyor. Yoksa gönderirdim. Ya benimki okulda değil miydi? Ortaokula başlayalı 2 hafta olmuştu. Daha yeni okula başlamış çocuğu siz kalktınız dağa gönderdiniz. Ölüme mahkum ettiniz. Çocukla beraber aileyi de ölüme mahkum ettiniz.
Çocuklarım ve torunlarımla beraber 25 kişiyiz. Bu 25 kişi bir araya geldiğinde bu fotoğrafı gördüğü zaman inan ki ağlamaktan başka bir şey yapmıyorlar. Yani bazen kendi başıma bayram akşamları bir odaya kapanıp her zaman ağlarım. Ya Rabbi sen bütün çocukları annesine babasına kavuştur. Sadece bizim çadırın demiyorum, bütün çocuklarımızı, buraya gelen gelmeyen bütün herkes çocuklarına kavuşsun. Eğer çocuklarımız da bizi duyabiliyorsa, görebiliyorlarsa oğlum hiç kötü düşünmeyin, hiçbir şeyden korkmayın. Ya öleceksiniz veya gelip teslim olacaksınız. Ölüm dahi olsa orada durmayın. Gelin bize kavuşun. Cezanız yok, bir şeyiniz yok. İfadenizi verip evinize geleceksiniz. Bayram sabahları mezarlığa giderim. Ondan sonra hiç kimsenin bayramlığını kutlamadan, hiç kimsenin yanına gidemeden direkt çadırıma gelir otururum. Ben de tabii her insan gibi çocuklarımın, akrabalarımın, arkadaşlarımın bayramlarını kutlamak isterdim. Ama maalesef o istek içimizde kalmadı. Hani bir laf var diyor bayram gelmiş benim neyime?
“Bayram geldi, içimiz buruk, kanadımız kırık”
2010’da 17 yaşındayken kaçırıldığını söylediği oğlu Mahmut için nöbette olan Bedriye Uslu ise evladından ayrı geçirdiği 26’ıncı bayrama buruk girdiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
13 senedir Mahmut benden ayrı. Mahmut’um sabah çıktı okula gitti, geri gelmedi. Hani bunlarda vicdan, merhamet olsaydı, demiyorlar mıydı bu analar bu babalar o kadar bayramdır çocuklarından ayrı. Bayram geldi, içimiz buruk, kanadımız kırık, yüreğimiz yanık. Nasıl bayrama gireceğiz? Oturuyoruz, ağlıyoruz. Ne hakları vardı bunu başımıza getirdiler? Onların çocukları özel yerlerde okullardadır bizimkileri de götürmüş, dağda, taşta, mağaralarda mahkum etmişler. Bizi ayrı koymuşlar. Bırakmıyorlar ki çocuklarımız gelsin. Mahmut’um, oğlum, eğer sen beni duyuyorsan bugün bayram, gel seni öpeyim. Seni koklayayım. Kucağıma alayım. Saçını okşayayım, bana yeter. Bu çilemiz bitsin.