1. Haberler
  2. SAĞLIK
  3. Efsanevi İlişkiler Serisi 2: Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan Çiftinin Hikayesi

Efsanevi İlişkiler Serisi 2: Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan Çiftinin Hikayesi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Şüphesiz, Hürrem Sultan Osmanlı tarihinin gördüğü en meşhur kadınlardan biri. Batı’da ‘muhteşem’ lakabını alan Kanuni Sultan Süleyman’ı etkilemeyi başaran Hürrem Sultan; bugüne kadar romanlarda, filmlerde ve dizilerde pek çok kez karşımıza çıktı. Peki ama iki aşık arasında tam olarak ne oldu, hikaye nasıl sonlandı?

Hürrem Sultan, kocasını avucunun içine alıp ona istediğini yaptıran bir kadın mıydı yoksa gerçekten ona aşık mıydı? Bütün cevaplar bu içerikte! 😘

Hürrem Sultan adını güler yüzü sebebiyle aldı.

Hürrem Sultan, tam yılı bilinmese de 1500 yılının başlarında Ukrayna’nın Rutenya bölgesinde hayata geldi. Bir köy papazının kızı olan Hürrem Sultan’ın asıl adı Aleksandra Lisowska idi. Henüz genç bir kızken Kırım askerleri tarafından esir düşerek İstanbul’a gönderildi ve burada birkaç yıl eğitim gördükten sonra herkesi etkilemeye başladı. Güler yüzü, cana yakınlığı ve etrafa saçtığı neşesi sayesinde ona Farsça’da ‘sevimli’ anlamına gelen Hürrem adı verildi.

Hürrem, kıvrak zekasıyla ve tatlı diliyle Sultan Süleyman’ı etkiledi.

Zekası ve cana yakınlığıyla herkesin ilgisini çeken Hürrem, kısa sürede İslam dinini benimsedi ve henüz 14-16 yaşlarındayken Sultan Süleyman’la tanıştı. İkili arasında bilinen hikaye de tam olarak bu sırada başladı. Nitekim, Sultan Süleyman herkes gibi Hürrem’in güler yüzünden ve kıvrak zekasından etkilenmişti.

İlk görüşte başlayan aşk sonunda ikilinin 6 çocuğu oldu, bunlardan 2’si erken yaşta öldü.

İkili, Sultan Süleyman tahta çıktığı sene tanıştı ve hemen 1 yıl sonrasında, padişahın favori çocuğu Şehzade Mehmed dünyaya geldi. Sonrasında birer yıl arayla Mihrimah, Abdullah, Selim, Bayezid ve Cihangir doğdu. Şehzade Mehmed ve Abdullah henüz erken yaşta öldü.

Hürrem, Sultan Süleyman’a evlilik şartı koydu ve saraydaki gelenekleri yıktı.

Osmanlı Devleti’nde haremdeki cariyeler sultanın malı sayılırdı ve padişahın, çocuğunu doğuran kadınlarla evlenme gibi bir zorunluluğu yoktu. Ancak Hürrem, Sultan Süleyman’la nikahlanmak istemiş, padişah da bunu kabul etmişti. O güne kadar görülmeyen bir durum olan bu nikah büyük yankı uyandırmıştı. Art arda doğan çocuklar da bu mutluluğu artırmak için yeterliydi.

Hürrem Sultan ve Süleyman aşkı saraydaki bir başka geleneği daha yıktı.

Osmanlı Sarayı’nda, buluğ çağına giren şehzadelerin sancağa anneleriyle gitmesi gibi bir adet vardı. Ancak Sultan Süleyman eşine o kadar aşıktı ki onu yanından hiçbir zaman ayırmak istemiyordu. Bu nedenle ikilinin yaşı gelen bütün erkek çocukları, sancağa yanlarında anneleri olmadan gittiler. Çünkü padişah büyük aşkını kısa süreli seferlere çıktığında bile özlüyor ve hep yanında tutmak istiyordu.

İstanbul’daki Haseki Bölgesi adını Hürrem Sultan’dan alır.

Osmanlı saraylarında çok çocuk doğuran padişah zevcesi ‘haseki’ adını alırdı, bu nedenle Hürrem Sultan’a pek çok kaynakta haseki adıyla rastlanır. Hatta bugün Haseki olarak bilinen mevki de adını Hürrem Sultan’dan alır. O zamanlar padişah eşleri, padişah adına eserler yaptırırlardı. Bu nedenle Hürrem Sultan da Haseki semtinde cami, medrese, şadırvan, mektep ve hastaneden oluşan bir külliye yaptırmıştı.

Sırf Hürrem istedi diye Sultan Süleyman Mimar Sinan’a harem yaptırttı.

Sultan Süleyman, Hürrem’e o kadar aşıktı ki hasekisi istediği için Mimar Sinan’dan özel bir harem istetmişti. Çünkü o zamana kadar Topkapı’da harem yoktu ve harem halkı bugünkü İstanbul Üniversitesi olan Eski Saray’da oturuyordu. Bu vesileyle Mimar Sinan kariyerinin ilk ve tek padişah sarayını yapmış oldu.

Sultan Süleyman eşine sarayı yönetme hakkı verdi.

Hürrem Sultan, padişahın gözünde o kadar değerliydi ki padişah sarayda yokken neredeyse onunla eşdeğer konuma geliyordu. Sultan Süleyman seferdeyken yerine bakıyor ve saraydaki düzeni muhafaza ediyordu. Buna devlet adamlarıyla görüşmeler ve mektuplaşmalar da dahildi. Hatta Hürrem Sultan zeki olduğu için pek çok stratejik hamle yapmış ve bu özelliğiyle padişahın daha fazla güvenini kazanmıştı.

Hürrem Sultan’ın tatlı dili iki sevgili arasındaki yazışmalarda da öne çıkıyordu.

İkilinin birbirine olan büyük aşkı, bugüne kalan sayısız mektupta da açıkça gözüküyor. Padişah seferdeyken sürekli sevgilisine gelişmeler hakkında haber veriyor ve onu ne kadar sevdiğini hatırlatıyordu. Ona şiirler yazıyor hatta kimi zaman mektubun içine sakalından parçalar koyuyordu. Hürrem Sultan ise ona ‘iki gözümün nuru’ diye hitap ederken kendini ‘zayıf, çirkin cariyeniz’ diye betimliyor, bu da Sultan Süleyman’ın ondan bir kez daha etkilenmesini sağlıyordu.

İki aşık hakkında bugüne kadar sayısız dedikodu ortaya atıldı ama bilinen tek gerçek birbirlerine ne kadar aşık olduklarıydı.

Bu dedikoduların ne kadarının doğru olduğu bilinmese de Kanuni’nin Hürrem’e, Hürrem’in de Kanuni’ye ne kadar aşık olduğu net şekilde anlaşılıyor. Ancak 38 yıllık beraberliğin sonunda zaten hasta olan Hürrem Sultan hayatını kaybettikten sonra bu iki aşık mecburen ayrılmak zorunda kaldı. Sultan Süleyman ise sevgili eşinden 8 yıl sonra çıktığı bir seferde öldü.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir