İstanbul’da görev yapan 35 yaşındaki polis memuru Osman Yanlıkaya, 12 Ocak günü Kartal’daki Aydos Ormanı’nda tabancasından çıkan kurşunla vurulmuş halde bulundu.
Polisin intihar ettiğini öne süren çocukluk arkadaşı ve öğretmen Mahmud Sezgin, gözaltına alındı.
Sezgin’in olayın hemen ardından ağlarken kameraya yansıdı.
Polis aracının içindeki Sezgin’in “Yaşıyordu, yaşıyor” dediği duyuldu.
Karar duruşması
Olaya ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında dava açıldı ve Mahmud Sezgin’in yargılanmasına başlandı.
Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuklu sanık Mahmud Sezgin getirildi.
Duruşmada Osman Yalınkaya’nın eşi Aygül Yalınkaya’nın da aralarında yer aldığı yakınları ve taraf avukatları hazır bulundu.
Bir önceki celse mütalaasını sunan savcı, sanığın cezalandırılmasını istedi.
25 yıl hapis cezası aldı
Karar öncesinde son sözü sorulan sanık Mahmud Sezgin, “Önce Allah’a, sonra mahkeme heyetinin vicdanına sığınıyorum. Beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum.” dedi.
Kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık Mahmud Sezgin hakkında ‘kasten öldürme’ suçundan müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi.
Mahkeme sanığın şahsi ve sosyal durumu, cezanın sanığın geleceği üzerindeki etkileri lehine takdiri indirim nedeni kabul ederek, takdiri indirim uyguladı.
Takdiri indirim ile sanık Mahmud Sezgin, 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Üye hakim şerh koydu
Mahkeme heyetinde üye hakim Fatih Taşdemir sanık hakkında verilen hapis cezası kararına şerh koydu.
Üye hakim şerhte ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesine atıfta bulunarak, şunları söyledi:
Dava dosyasında yapılan incelemede 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun mütalaasında kişinin ölümüne neden olan atışın ölen Osman Yalınkaya’nın kendisi tarafından mümkün olduğu ancak aynı mesafeden bir başkası tarafından atışın yapılmasının mümkün olabileceği, bu hususta kesin bir değerlendirme yapılmadığının belirtilmiş olması, yine dava dosyasında mevcut Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü’nün uzmanlık raporları ile Adli Tıp Kurumu raporlarında el svaplarını ilişkin çelişkili ifadelerin bulunmuş olması, sanığın en başından itibaren istikrarlı olarak üzerine atılı suçlamayı kabul etmemiş olması bir bütün halinde değerlendirildiğinde, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı ve yeterli delillerin dava dosyasında mevcut olmadığı, ‘Şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi gereğince şüpheli durumların sanık aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü tesis edilemeyeceği dikkate alındığında sanığın üzerine atılı suçu işlediği sabit olmadığından ve şüphe boyutunda kaldığından sanığın beraatine ve tahliyesine karar verilmesi gerektiği kanaati ile sayın çoğunluğun kararına iştirak etmiyorum.